Examples

• 50 papele bahse varım ki ben daha yavaşım.
  أراهن بخمسين دولار أن أسبقك للإفريز
• Herneyse kendi savunma silahımı getirmiştim.
  على أي حال، جَلبتُ آليةَ إفريزِي الخاصةِ.
• Sen atlamak üzere şurada oturuyorsun.
  أنت تجلس على افريز مستعداً لأن تقفز
• Neyse, bununla başa çıkmak için gereken her şeyi getirdim.
  على أي حال، جَلبتُ آليةَ إفريزِي الخاصةِ.
• Hiçbir şey bırakmadan... ...sadece pencere kenarındaki birkaç taş dışında.
  ولم يبقى شىء... اللا بعض الصخور الملعونه على افريز النافذه...
• Çok büyük bir sarkıttı, kar ve buzdan oluşmuş kocaman bir çıkıntı,
  كانت حقيقتا أفريز ضخم معلق بالثلج و الجليد
• Uzanıp ölümü beklerken,
  شبه موت على الأفريز الصخري كانت فرصتي الوحيدة
• Fakat yönetmen Pabst'a hayransın, değil mi? Gerekmediği halde onun ismini girişe yazdırmanın... ...nedeni de bu.
  ولكنك معجبة بالمخرج (بابست)، صحيح؟ لهذا وضعتِ اسمه على الإفريز
• Ama yönetmen Pabst'ı seversin, değil mi? O yüzden adını markize ekledin. Mecbur olmadığın halde.
  ولكنك معجبة بالمخرج (بابست)، صحيح؟ لهذا وضعتِ اسمه على الإفريز
• Evimizin arka kısmında geniş küpeşteli çok büyük bir pencere vardı.
  كانت لدينا نافذة في مؤخر منزلنا ...ذات إفريز