-
Emanete vermiştir.
لا بد أنّه ترك الهاتف عند المدخل
-
Emanete vermiştir.
ربما قام بتركه
-
Emanete ihanetin...
خيانتك للثقة...
-
- Bunları emanete bırakalım. - Tamam.
فلنضع الحقائب في صندوق الأمانات - حسنا -
-
Emaneten sevgili, Parkis.
الحــب الغيـر مباشر (باركيس)ّ
-
Emanete bıraktığın neydi, Jimmy?
بماذا راهنت اليوم يا (جيمي)؟
-
- Tahtanı emaneten alabilir miyim?
مرحباً، هل يمكنني استعارة لوحك؟
-
- Bunu emanete bırakmak istiyorum. - Elbette.
.أريد إيداعها - .بالتأكيد -
-
Müvekkilin parayı emanete vermiştir, sanırım.
لقد وضع عميلك المال في الضمان, انا افترض
-
Bunları emaneten saklamak için almıştım.
أخذت هذه لصونها