-
- Nereye? - Çıkıntılı pervane aramaya.
كلّ شيء في المخزن
-
Alnı çıkıntılı sayılmaz.
جبهته, جبهته بارزة جداً
-
Hafif çıkıntılı dar bir delik.
نفق ضيق مع قمة قليلة
-
Hafif çıkıntılı dar bir delik.
ممر ضيق مع نتوء طفيف
-
- Şu çıkıntılı görünen delikten mi bahsediyorsun?
حسناً، أتعني الفتحة هناك؟
-
Gövdenin ahşap kaplaması çıkıntılı olmuş, o yüzden,
أممم, هيكل السفينه أصبح مدعم ومغطى بالألواح, مايعني أني
-
Eyeri sakla. Eski tip olduğundan biraz çıkıntılı.
الحصان بحاجة إلى الراحة - أحضره إلى هنا
-
Pekala, 1880 mimarisi, kare çıkıntılı ön yüz.
كنتِ قلقة عليه؟ كان (بيل) صحفياً مهمّاً (حتى قابل (آرثر
-
Bu tek tek çıkıntılı şeyler de--
...الخاصة ...الوعرة التي تذهب
-
Kemikli ve çıkıntılı alınlarını görüyor musun? Evet.
أترين عظامهم و جبهتهم المائلة - أجل -