Examples
Üzgünüm, uzmanlık alanına dil uzatmak istedim.
آسف، لم أقصد إهانة تخصصك
Üzgünüm, uzmanlık alanına dil uzatmak istedim.
و ليس السرطان بسيطاً آسف، لم أقصد إهانة تخصصك
Pardon, uzmanlık dalına dil uzatmak istememiştim.
آسف، لم أقصد إهانة تخصصك
Robert'a dil uzatmak istememiştim. Evet, bana muhtaçtı. Elbette ben de ona muhtaçtım.
(لمْ أُرِد أن أدحض (روبرت أجل، لقد إحتاجني، ولكن إحتجته أيضًا
( Babası ) : " Ey İbrahim , dedi , sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun ? Eğer ( onlara dil uzatmaktan ) vazgeçmezsen , andolsun seni taşlarım .
« قال أراغب أنت عن آلهتي يا إبراهيم » فتعيبها « لئن لم تنته » عن التعرض لها « لأرجمنَّك » بالحجارة أو بالكلام القبيح فاحذرني « واهجرني مليّا » دهرا طويلاً .
( Babası ) : " Ey İbrahim , dedi , sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun ? Eğer ( onlara dil uzatmaktan ) vazgeçmezsen , andolsun seni taşlarım .
قال أبو إبراهيم لابنه : أمعرض أنت عن عبادة آلهتي يا إبراهيم ؟ لئن لم تنته عن سَبِّها لأقتلنَّك رميًا بالحجارة ، واذهب عني فلا تلقني ، ولا تكلمني زمانًا طويلا من الدهر .
İnsanlara darlık geldikten sonra onlara bolluğu taddırdığımızda , hemen ayetlerimize dil uzatmağa kalkışırlar ; onlara de ki : " Hile yapanın cezasını vermekte Allah daha çabuktur . " Elçi meleklerimiz kurduğunuz tuzakları hiç şüphesiz yazmaktadırlar .
« وإذا أذقنا الناس » أي كفار مكة « رحمة » مطرا وخصبا « من بعد ضراء » بؤس وجدب « مستهم إذا لهم مكر في آياتنا » بالاستهزاء والتكذيب « قل » لهم « الله أسرع مكراً » مجازاة « إن رسلنا » الحفظة « يكتبون ما تمكرون » بالتاء والياء .
İnsanlara darlık geldikten sonra onlara bolluğu taddırdığımızda , hemen ayetlerimize dil uzatmağa kalkışırlar ; onlara de ki : " Hile yapanın cezasını vermekte Allah daha çabuktur . " Elçi meleklerimiz kurduğunuz tuzakları hiç şüphesiz yazmaktadırlar .
وإذا أذقنا المشركين يسرًا وفرجًا ورخاءً بعد عسر وشدة وكرب أصابهم ، إذا هم يكذِّبون ، ويستهزئون بآيات الله ، قل -أيها الرسول- لهؤلاء المشركين المستهزئين : الله أسرع مكرًا واستدراجًا وعقوبة لكم . إن حَفَظَتَنا الذين نرسلهم إليكم يكتبون عليكم ما تمكرون في آياتنا ، ثم نحاسبكم على ذلك .