Examples
Onları caydırmak zorundaydım.
انا قضيت عليهم
Joseon'u silahı yapmaktan caydırmaktı.
،(لإيقاف (الجوسيون ....عن صنع ذلك السلاح
Ya seni caydırmak zorunda olsaydım?
ماذا لو جعلتك تكفر؟
Öyle. suçluları caydırmak için TV'yi açık bırakırım.
جايك)، أنا لست وحيداً هنا) - محال -
Öyle. suçluları caydırmak için TV'yi açık bırakırım.
.أجل - إنه بعمر العاشرة، يمكنه العمل الآن -
Kağıt üzerinde değil, caydırmak için değil.
،إذا لم يكن على الطّاولة .هذا غير قابل للتّفاوض
Herhangi birimizi neden caydırmak istiyorlarsa o yüzden, davadan çıkarmak için.
نفس السبب الذي يدعوهم للتأثير على أي شخص منا للتأثير على نتيجة المحاكمة
Sanırım seni bundan caydırmak için hiç şansım yok.
إذن أظن انه ليس هناك فرصة لأقنعك بالعدول عنه
Bizim kısım amiri onu caydırmak için gezindi durdu çevresinde.
رئيس قسمنا كان يتسلل محاولاً تجنبه
Gerçekten mi? Onu kararından caydırmak, biraz zor olacak.
أحقاً؟، من الصعب التخيل أن هذا سينتهي على خير