وَاجب {ج وَاجِبَات}
Beispiele
Sizi rızıklandırdığımız tertemiz şeyleri yiyin ve bu hususta taşkınlık etmeyin , sonra size gazabım vacip olur ve kime gazabım vacip olursa uçuruma yuvarlanır , helak olur gider .
« كلوا من طيبات ما رزقناكم » أي المنعم به عليكم « ولا تطغوا فيه » بأن تكفروا النعمة به « فيحل عليكم غضبي » بكسر الحاء : أي يجب وبضمها أي ينزل « ومن يحلل عليه غضبي » بكسر اللام وضمها « فقد هوى » سقط في النار .
Sizi rızıklandırdığımız tertemiz şeyleri yiyin ve bu hususta taşkınlık etmeyin , sonra size gazabım vacip olur ve kime gazabım vacip olursa uçuruma yuvarlanır , helak olur gider .
كلوا من رزقنا الطيب ، ولا تعتدوا فيه بأن يظلم بعضكم بعضًا ، فينزل بكم غضبي ، ومَن ينزل به غضبي فقد هلك وخسر .
"Bir erkek kadın dışında... ...bir ademoğluyla da yatarsa... ...her ikisi de günah işlemiştir... ...ve öldürülmeleri vaciptir."
"إذا كان الرجل يكذب أيضا مع البشر... 3nd less love كما انه يقع على عاتق المرأة... لقد ارتكبت كل الخطايا...
Birinize ölüm geldigi vakit, bir hayir (bir mal) birakacaksa, babasi, anasi ve en yakin akrabasi için mesru bir surette vasiyet etmek, Allah'tan korkan kimseler üzerine yerine getirilmesi vacib bir hak olarak size farz kilindi.
كتب عليكم إذا حضر أحدكم الموت إن ترك خيرا الوصية للوالدين والأقربين بالمعروف حقّا على المتقين
Rabbimiz , soyumun bir kısmını ekin bitmez bir yere , hürmeti vacib olan evinin yanına yerleştirdim , Rabbimiz , namaz kılsınlar diye . Artık insanların bir kısmı da onlara gönül versin , sevsinler onları ve şükretmeleri için de meyvelerle rızıklandır onları .
« ربنا إني أسكنت من ذريتي » أي بعضها وهو إسماعيل مع أمه هاجر « بواد غير ذي زرع » هو مكة « عند بيتك المحرم » الذي كان قبل الطوفان « ربنا ليقيموا الصلاة فاجعل أفئدة » قلوبا « من الناس تهوي » تميل وتحنُّ « إليهم » قال ابن عباس لو قال أفئدة الناس لحنت إليه فارس والروم والناس كلهم « وارزقهم من الثمرات لعلهم يشكرون » وقد فعل بنقل الطائف إليه .
Musa , öfkeli bir halde hayıflanarak kavmine döndü de ey kavmim dedi , Rabbiniz size güzel bir farzda vaitte bulunmadı mı , çok mu uzun sürdü sizden ayrılışım , yoksa Rabbinizin gazabının vacip olmasını mı dilediniz size de bana verdiğiniz sözden caydınız ?
« فرجع موسى إلى قومه غضبان » من جهتهم « أسفا » شديد الحزن « قال يا قوم ألم يعدكم ربكم وعدا حسنا » أي صدقا أنه يعطيكم التوراة « أفطال عليكم العهد » مدة مفارقتي إياكم « أم أردتم أن يحل » يجب « عليكم غضب من ربكم » بعبادتكم العجل « فأخلفتم موعدي » وتركتم المجيء بعدي .
Birinize ölüm geldiği vakit , bir hayır ( bir mal ) bırakacaksa , babası , anası ve en yakın akrabası için meşru bir surette vasiyet etmek , Allah ' tan korkan kimseler üzerine yerine getirilmesi vacib bir hak olarak size farz kılındı .
« كتب » فرض « عليكم إذا حضر أحدكم الموت » أي أسبابه « إن ترك خيرا » مالا « الوصية » مرفوع بكتب ومتعلق بإذا إن كانت ظرفية ودال على جوابها إن كانت شرطية وجواب إن أي فليوص « للوالدين والأقربين بالمعروف » بالعدل بأن لا يزيد على الثلث ولا يفضل الغني « حقا » مصدر مؤكد لمضمون الجملة قبله « على المتقين » الله وهذا منسوخ بآية الميراث وبحديث : ( لا وصية لوارث رواه الترمذي ) .
Rabbimiz , soyumun bir kısmını ekin bitmez bir yere , hürmeti vacib olan evinin yanına yerleştirdim , Rabbimiz , namaz kılsınlar diye . Artık insanların bir kısmı da onlara gönül versin , sevsinler onları ve şükretmeleri için de meyvelerle rızıklandır onları .
ربنا إني أسكنت من ذريتي بوادٍ ليس فيه زرع ولا ماء بجوار بيتك المحرم ، ربنا إنني فعلت ذلك بأمرك ؛ لكي يؤدوا الصلاة بحدودها ، فاجعل قلوب بعض خلقك تَنزع إليهم وتحنُّ ، وارزقهم في هذا المكان من أنواع الثمار ؛ لكي يشكروا لك على عظيم نعمك . فاستجاب الله دعاءه .
Musa , öfkeli bir halde hayıflanarak kavmine döndü de ey kavmim dedi , Rabbiniz size güzel bir farzda vaitte bulunmadı mı , çok mu uzun sürdü sizden ayrılışım , yoksa Rabbinizin gazabının vacip olmasını mı dilediniz size de bana verdiğiniz sözden caydınız ?
فرجع موسى إلى قومه غضبان عليهم حزينًا ، وقال لهم : يا قوم ألم يَعِدْكم ربكم وعدًا حسنًا بإنزال التوراة ؟ أفطال عليكم العهد واستبطأتم الوعد ، أم أردتم أن تفعلوا فعلا يحل عليكم بسببه غضب من ربكم ، فأخلفتم موعدي وعبدتم العجل ، وتركتم الالتزام بأوامري ؟
Birinize ölüm geldiği vakit , bir hayır ( bir mal ) bırakacaksa , babası , anası ve en yakın akrabası için meşru bir surette vasiyet etmek , Allah ' tan korkan kimseler üzerine yerine getirilmesi vacib bir hak olarak size farz kılındı .
فرض الله عليكم إذا حضر أحدكم علامات الموت ومقدماته -إن ترك مالا- الوصية بجزء من ماله للوالدين والأقربين مع مراعاة العدل ؛ فلا يدع الفقير ويوصي للغني ، ولا يتجاوز الثلث ، وذلك حق ثابت يعمل به أهل التقوى الذين يخافون الله . وكان هذا قبل نزول آيات المواريث التي حدَّد الله فيها نصيب كل وارث .