Examples
  • Buradaki görevi, kampa getirilen Yahudilerden çalınan paraları... ...sayıp, tasnif etmek ve Berlin'e gönderilmesini organize etmekti.
    شغله هنا كان أن يرتّب ويحسب المال المسروق من وصول نقل اليهود "ولتنظيم نقله إلى "برلين
  • Ben de bütün gün kanıtları tasnif etmekle uğraştım... ...ama yine de matbaaya gidebildim.
    لقد قمت بكثيرٍ من التعابير طيلة فترة الظهيرة في غرفة القاضي لكن بطريقةٍ ما , استطعت الوصول الى المطبعه
  • "Bu dövizleri tasnif edip sevk etmekle görevliyken..." "...hemen hemen dünyanın bütün para birimlerini gördüm."
    في عملى كمدير لهذه العملات الأجنبية رأيت عمليا كلّ عملات العالم