Examples
  • Çünkü sisteme kanser sirayet etmiş.
    لوجود سرطان في النظام
  • Başka yerlere de sirayet etmeden.
    قبل أن ينتشر الأمر إلى شخص أخر
  • - Sirayet eden şey bu işte. - Evet.
    ذلك الذي ينتشر- نعم -
  • "İnsani şefkatin özü bende Her damarıma etmiş sirayet "Sabırlı adamım ben Tepeden tırnağa
    لديه طيبة إنسانية " ....تجري في كل عروقه
  • Kalbinin etrafındaki perikardiyal kese iltihaplanmış... ...ve kalbe de sirayet etmeye başlamış.
    وكيس التامور حول قلبها ملتهب وبدأت تلتصق بالقلب
  • Bir de öyle bir fitneden sakının ki o , içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz ( umuma sirayet ve hepsini perişan eder ) . Biliniz ki , Allah ' ın azabı şiddetlidir .
    « واتقوا فتنة » إن أصابتكم « لا تصيبنَّ الذين ظلموا منكم خاصة » بل تعمهم وغيرهم واتقاؤها بإنكار موجبها من المنكر « واعلموا أن الله شديد العقاب » لمن خالفه .
  • Bir de öyle bir fitneden sakının ki o , içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz ( umuma sirayet ve hepsini perişan eder ) . Biliniz ki , Allah ' ın azabı şiddetlidir .
    واحذروا -أيها المؤمنون- اختبارًا ومحنة يُعَمُّ بها المسيء وغيره لا يُخَص بها أهل المعاصي ولا مَن باشر الذنب ، بل تصيب الصالحين معهم إذا قدروا على إنكار الظلم ولم ينكروه ، واعلموا أن الله شديد العقاب لمن خالف أمره ونهيه .