عَرَضَ {[ِ عَرْضًا]}
Examples
-
Oyunumuzu burada sergilemek isterdim.أنا أوَدُّ أَنْ أعْمَلُ فعلُنا هنا.
-
Vücudunu sergilemekten korkma.لكشف جسمك
-
Orijinal haliyle sergilemek zorundaydım.كنت أحتاج إلى أن تكون في أفضل حال
-
Sergilemekten çekinmeyen kadınları severim.أحب المرأه التي لا تخاف أن تطلق هذا
-
Nerede sergilemek isterseniz.للمكان الذى ستعرضه بها
-
Sıra kendi tablomu sergilemekte.وآن أن ألفت انتباهه بإقامة" "مشهد خاصّ بي
-
Buraya oyununu sergilemek için geliyorsun.أنتِ هنا للتظاهر
-
Fuarında bir şey sergilemek istiyorum.الحقيقة أني آمل تقديم شيء بمعرضك
-
Sergilemek mi? Ben bunu kullanacağım.أعرضه بها ، سأقودها
-
Tablomu kalabalıkta sergilemek mi istiyorsunuz?اتريد ان تعرض لوحتي علنا؟