-
Bedenim... kırık dökük halde.
.جسدي نوعاً ما...محطم
-
Hâlihazırda her şey kırık dökük.
وكل شئ محطم مسبقاً
-
Sadece biraz kırık dökük var, ama tekrarlanabilir.
ويمكن ان تحدث مجددآ
-
- Kırık dökük bir şey yok gibi.
حسناً، لا شيء يبدو لي .مكسوراً
-
Aslında bütün aletlerim, kırık döküklerim, madalyalarım ve buna benzer şeyler.
حسناً معداتي و أغراضي و كؤوسي و أشياء كثير كهذه
-
- Bilmiyorum. Oralar silik ve kırık döküktü. Hangi dilde yazılmışlardı?
لا أدري.. لقد كانت مُمحاة ومحطمة - بأي لغة كانت؟ -
-
Dedim ki, beni o kırık dökük... Alo? Çekmiyor!
.. قلت لك، أن تقلني في تمام !مرحبا؟ لا يوجد إشارة
-
Oh, anlıyorum. Yüzü kırık dökük bir hâlde, değil mi? Bu saçmalıktan bıktım artık!
أحاول فقط الحفاظ على نفسي من قضاء طوال اليوم معها هناك
-
Bilirsin, ben ve Bill kırık dökük parçaları birleştirdik, ve Morgan her gün gelip kaportayı onardı.
أنا و بيل جمعنا الأجزاء سوية و مورجان كان يعطينا الفكة التى معه كل يوم
-
O kum tepesine tırmanıp, bu eski kırık dökük kampı... ...ilk kez gördüğüm günü asla unutmayacağım.
لن أنسي اليوم الذي تسلقت فيه قمة ذلك الكثبان الرملي و رأيت فيه هذا المعسكر القديم المتهالك لأول مرة