Examples
  • Senin sözlerin boktan Yok akıcılığı
    قافيتك تبدو مقرفه وادائك يبدو وكأنه مقبوض عليه
  • Tören anı başbakanlık ofisinin akıcılığını gösteriyor.
    .لقد تمت الموافقه على استمرار الرئيس فى منصبه -
  • Gerçekçi olmak gerekirse, Peter' ın ufak bir akıcılık sorunu var.
    و فى الحقيقة , ( بيتر ) لدية مشكلة - فى السيولة النقدية
  • Reklam piyasasında, ihtiyacın olan dil akıcılığını bir kitaptan öğrenemezsin.
    لا يمكنك الحصول على طلاقة اللغة التي تحتاجها لأجل السوق المحترف .من كتاب
  • Fırsat verilmeye, ekonomik akıcılığa, çünkü aşırıcılık kendini karanlık ile besler.
    لان التطرف يغذي نفسه في الظلام
  • Ağabeyim David bana dedi ki... Devamlı sesler sana akıcılık kazandırır.
    "‘‘أخي (دي) قال لي ’’دو دا دو دا" .التكلم باستمرارية سيمنحك التدفق
  • Filmin akıcılığını sağlamak için bazı yerleri kesmek gerek.
    لقد قمنا ببعض التعديلات لجعل الفيلم يسير بشكل جيد
  • Seninle özel olarak tartışmak istediğim bir şey var. Sohbette akıcılığı sağlamanın en iyi yolunun... ...güzel bir yemek ve şarap olduğunu düşünüyorum.
    هناك أمر أريد مناقشته معكِ ،بإنفراد وظننت أن المحادثة أفضل بوجود
  • Küçük topluluklarda... ...akraban olmasa bile... ...hayatın boyunca tanıdığınız yiyecek arama ve... ...biraz da avcılıkla... ...hayatını sürdüren insanlar; çeşitli gruplar arasında... ...büyük bir akıcılığın bulunduğu bir dünyada; maddeci kültürün... ...bütün algıyı ele geçirmediği bir dünyada...
    مجموعات صغيرة من الأفراد الذين يعيشون أساساً على جمع الغذاء مع القليل من الصّيد في الغالب ضمن مجموعة من الناس
  • Küçük topluluklarda... ...akraban olmasa bile... ...hayatın boyunca tanıdığınız yiyecek arama ve... ...biraz da avcılıkla... ...hayatını sürdüren insanlar; çeşitli gruplar arasında... ...büyük bir akıcılığın bulunduğu bir dünyada; maddeci kültürün... ...bütün algıyı ele geçirmediği bir dünyada...
    فقد كانت هذه المجتمعات قائمة على التشارك في الأكل ، تبادل الهدايا مجموعات صغيرة من الأفراد الذين يعيشون أساساً على جمع الغذاء مع القليل من الصّيد