Examples
  • İstikrarsızlık bizim işimiz.
    عدم الاستقرار لهو من مصلحتنا
  • İstikrarsızlığa yer yok.
    ممنوع الأغراض الغير ثابته
  • Büyük bir kutup, istikrarsızlık olmuştur.
    وقد شاهدنا عدم إستقرار شديد كنتيجة لذلك المجال المغناطيسي في تناقص
  • Piyasanın bu istikrarsızlığıyla, kimse böcek kafesi almıyor.
    بهذه الأمور غير المستقرة ...كما هي عليها الآن فلا أحد يريد شراء أقفاص للطيور
  • Başkanlık adaylığı öncesi ülkede istikrarsızlık var.
    عدم إستقرار البلاد أثَّر على الحملة الإنتخابية
  • Durumumuz şu ki, piyasalarda istikrarsızlıktan kaynaklanan en azından 10-12 dolarlık ek ücret mevcut.
    إن توقعاتنا تشير إلى أنه يوجد على الأقل ارتفاع 12 دولار في سعر السوق
  • Acımasız paralı askerler... ...ayrılıkçılarla işbirliği yaparak... ....Cumhuriyet içindeki istikrarsızlığı... kendi çıkarlarına kullanarak... ...hareket etmekteler.
    المرتزقة عديمي الرحمة يتآمرون مع الأنفصاليون لعرقلة وأستغلال الموقف الغير مستقر مع الجمهورية
  • Şu anda en büyük hissedar sensin... ...ve insanlar senin gösterdiğin istikrarsızlığın... ...şirkette de boy gösterebileceğini düşünebilir.
    منذ أن أصبحت أكبر مالكى الأسهم فستظن الناس أن أى تهور ستقوم به سيوازيه عدم توازن فى الشركــة أيضا