Examples
  • "Cırlak", "Kabadayı" falan deniyordu.
    حادة, متغطرسة هذا ما يجول في خاطري
  • Hep çok tiz ve cırlak çıkıyor.
    دائماً يكون صاخباً ومزعجاً
  • Ve otuz üç yıl cırlak, çatlak bir kadınla evliydim.
    كنت متزوجا مدة 33 عاما كانت مليئة بالخداع والصياح الصاخب
  • Şimdi kes o cırlak sesini ve git buradan.
    الآن، بصوتَكَ الصَغير و ارحل
  • Yani o kadar beyazdan sonra içlerine o kadar işlemiş ki, o kadar nesilden sonra böyle cırlak beyaz bir renk hâline gelmişler.
    بعد كل ما تم دحشه من عرق أبيض في دمهم لقد أصبحوا جميعًا بيض على مدار الأجيال