-
Mazeret uydurmaktan bıktım.
.ولقد سئمت من الاعتذار لك
-
- Konu uydurmakta uzman olmalısınız.
يجب أن يكون شيئا يجعلك منشغله طوال الوقت
-
Bahane uydurmaktan bıktım usandım.
أنا فقط متعبة من سرد الأعذار
-
Bende birşey uydurmak üzereydim.
لا، هذه لَيسَت المشكلة أوه، أسوء
-
Kelimeler uydurmak zorunda değilsin.
لا يجب أن تصطنع الكلمات
-
Ayak uydurmak çok zor.
من الصعب أن يبقى على حاله
-
- Mazaret uydurmak. - Evet.
العُذر - نعم -
-
- Uydurmak zorunda değilsin. - Uydurmuyordum.
لكن ذلك ليس ضرورياً - كلاّ، لم أكن أقدّ أعذاراً -
-
Bak, bahane uydurmaktan bıktım.
أنا فقط متعبة من سرد الأعذار
-
Kendi efsanesini uydurmak için.
ليصنع أسطورته. أغرقت الكلب - الضعيف، وفي النهاية هو